23 Mart 2011 Çarşamba

Abdestte Adab

Güzelce abdest alıp, sonra iki rek'at namaz kılan ve namaza bütün ruhu ve benliği ile yönelen hiç kimse yoktur ki kendisine cennet vâcib olmasın! (Ebu Davud, Taharet 65)

ü  Abdest, zahiren maddi bir temizlik olmakla birlikte, hakikatte manevi ve ruhi pek çok faydaları havi bir ibadettir.
Abdeste devam eden kimseye, yedi hasletin ihsân edileceği rivâyet edilir: Melekler onun sohbetine rağbet ederler; Kalem ona sevab yazmaktan asla boş durmaz; O kimsenin bütün âzaları tesbih ederler; Câmi ve cemaatten geri kalmaz; Melekler, onu gece karanlığında kendisine isabet edebilecek zararlı şeylerden muhafaza ederler; Sekerat hâlinde ölümü kolay olur; Cenâb-ı Hakkın hıfz ve himayesin de olur.
Bir hadislerinde Resulullah(s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Öfke şeytandandır, şeytan da ateşten yaratılmıştır, ateş ise su ile söndürülmektedir; öyleyse biriniz öfkelenince hemen kalkıp abdest alsın.” (Ebu Davud, Edeb 3)

ü  Abdesti, adabına uygun, tam olarak almak lazımdır.
Yani farzlarından ayrı olarak, sünnetlerine de azami riayet etmek gerekir. Bu şekilde alınan bir abdestin fazileti, dünyevî ve uhrevî faydaları pek çoktur.
Ebu Hüreyre(r.a) anlatıyor: Resülullah(a.s.v) buyurdular ki: "Allah'ın hataları silmeye ve dereceleri yükseltmeye vesile kıldığı şeyleri size söylemiyeyim mi?'' “Evet ey Allah'ın Resulü, söyleyin!” dediler. Bunun üzerine saydı: "Zahmetine rağmen abdesti tam olarak almak. Mescide çok adım atmak. Bir namazdan sonra diğer Namazı beklemek. İşte bu ribâttır, işte bu ribâttır. İşte bu ribâttır." (Müslim, Tahâret 41)
Ribât, lügat olarak nefsi hapsetmek manasına gelir. Ancak, kendisini cihada vermek suretiyle Allah yoluna hapsedenler için bu tabir kullanılır, böyle kimselere murâbıt denir. Abdestini tam alıp namazlarını mescitte kılan ve birini kılınca diğer namazın gelmesini bekleyen kimse de kendini ruhen, kalben Allah yoluna bağlamış gibidir.
Osman b.Affanın(r.a) rivayetine göre Resûlullah(s.a.v) şöyle buyurdu: "Kim abdesti Allah'ın emrettiği gibi alırsa, farz namazlar arasındaki günahlara kefaret olur." (Müslim, Tahare 11)
Amir oğlu Ukbe'den(r.a) Resûlullah'ın(s.a.v) şöyle buyurduğu rivayet edildi: "Abdestini noksansız alıp, sonra ne söylediğini bilerek namaz kılan her Müslüman, annesinden doğduğu gün gibi günahlarından tertemiz olur." (Tergib ve Terhib, c.1/235)
Ebû Hüreyre(r.a) Resûlullah'ın(a.s.m) şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: "Bir Müslüman abdest alırken yüzünü yıkadığı zaman, iki gözü ile yaptığı günahları su ile akıp gider. Ellerini yıkadığı zaman, elleri ile yaptığı günahlar su ile akıp gider. İki ayağını yıkadığında da ayaklan ile yapmış olduğu her bir günah, su ile akıp gider. Böylece o kul, küçük günahlarından ve hatalarından temizlenmiş olarak ortaya çıkar." (Müslim, Tahâret 32)

ü  Özür sahibi olmayan için, ibâdete hazırlık olmak üzere, vakit girmeden abdest almak veya her vakit abdestli bulunmaya gayret etmek, efdaldir.
Vakit girmeden abdest almak, çok faziletlidir. Çünkü bu durum onu ruhen ibâdet havasına hazırlar, kalben ibâdete müteveccih kılar.
Devamlı abdestli bulunmak ise, çok büyük sevablara ve mânevî faydalara vesiledir. Çünkü böyle bir kimse, abdestle işlenmesi gereken sâlih amellerden hangisini dilerse, nerede olursa olsun, kaçırmadan işleyebilir. Cemaatle namaz kılabilir, nafile namaz kılabilir, cenaze namazı kılabilir, tilâvet secdesi yapabilir, istediği zaman Kur’anı okuyabilir.
Neticede her vakit abdestli olmak sayesinde, her türlü sâlih ameli işlemek mümkün olmakla birlikte, abdestli iken vefat edildiği durumlarda, şehidlik mertebesine nâil olunacağı da ayrıca müjdelenmiştir.
Sevban'dan(r.a) Resûlullah'ın(s.a.v) şöyle buyurduğu rivayet edildi: "Doğru ve dürüst olun. Zira her şeyi tek tek elbette yapamazsınız. En hayırlı amelinizin namaz olduğunu bilin. Yalnız kâmil mü'min devamlı abdestli durur." (Tergib ve Terhib, c.1/239)
Bir rivayette, daima abdestli bulunan ve geceleyin abdestli olarak yatanlar için, meleklerin devamlı istiğfarda bulundukları zikredilmiştir.
Bediüzzaman hazretleri de Sünneti Seniyyeyi bütünüyle bilfiil hayatında yaşayan örnek şahsiyetlerdendi… Nitekim O, taharet ve nezafet-i şer'iyeye son derece riayet eder, her zaman abdestli olarak bulunur, asla mübarek vaktini boş geçirmez. Ya Risale-i Nur telifiyle veya tashihiyle meşgul veya Münâcât-ı Cevşeniyeyi kıraat ve secdegâh-ı ubudiyete kaim veya tefekkür-ü âlâ-i İlâhî bahrine müstağrak bulunurdu. Ekseriyetle, yaz zamanı şehre uzak ormanlık dağ vardı. Üstadımızla oraya giderdik. Yolda, hem Risale-i Nur tashih ederler, hem bu âciz talebelerinin okudukları risaleye dikkat ederler ve tashih için hatâlarını söylerler veyahut eski müellefatından birisinden ders verirler, bu suretle yolda bile mübarek vaktini vazife ile geçirirlerdi. (Tarihçe-i Hayat, Kastamonu Hayatı, 327)

ü  Dişlerin temizlenmesi için kullanılan sivâk veya misvağın İslâmda taabbudi bir yönü de vardır.
Hanefîlere göre, misvakla dişleri temizlemede abdestin, Şâfiîlere göre ise namazın sünnetlerindendir.
 Böylece her gün düzenli bir şekilde her abdest alındığında veya her namaz vaktinde, namazdan önce dişlerin de temizlenmesi amaçlanmıştır.
Ebû Hüreyre(r.a) anlatıyor: Resulullah(a.s.v) buyurdular ki: "Eğer ümmetim üzerine zahmet vermeyecek olsaydım, her namazda ve her abdest alırken misvak kullanmalarını emrederdim." (Buhârî, Cuma 8)
Bir diğer rivayette şöyle gelmiştir: "Resulullah(a.s.v) gece ve gündüz yattığında ve kalktığında mutlaka abdest almazdan önce misvaklanırdı." (Ebû Dâvud, Tahâret 27)

ü  Abdest üzerine abdest almak çok faziletli, ameli bir ibadettir.
İbnu Ömer(r.a) anlatıyor: Resûlullah(a.s.v) buyurdular ki: "Kim abdestli olduğu halde abdest tazelerse, AIlah bu sebeple kendisine on misli sevab yazar.'' (Tirmizi, Taharet 44)
Ebû Hüreyre(r.a) anlatıyor: Resûlullah(a.s.v) buyurdular ki: "Ümmetim Kıyamet günü çağırıldıkları vakit abdestin izi olarak nurdan bir parlaklıkları olduğu halde gelirler. Öyleyse kimin imkânı varsa parlaklığını artırsın." (Kütüb-ü Sitte, c.10, H.N.3638)

ü  Abdest alırken suyu ne israf derecede fazla ve ne de uzuvlardan, hiç damlamayacak kadar az kullanmak, sünnetin talimi gereğidir. Yani suyu israf da etmemek, çok da kısmamak gerekir.
Asırların verdiği ülfetle ehemmiyeti ve gerçek manâsı zihin ve amellerimizden çıkmış bulunan dinimizin mühim müesseselerinden biri, abdest alırken suyu isrâf etme  yasağıdır. Bu yasağın ruhunda, her çeşit isrâfın yasaklanması, tâbiatın korunması, sevilmesi, sayılması gibi günümüz insanlığının, bâhusus çevrecilerin ısrarla üzerinde durduğu meseleler mündemiçtir.
Peygamberimiz(a.s.v) sudan pahalı olan eşyada yapılacak israfın fenalığını ifade  için, bu pek ucuz olan suda yapılacak israfın kötülüğünü belirtmede ısrar etmiştir: "Abdest alırken az su kullanılmalıdır, fazlası israftır, mekruhtur yani yasaktır."
Bu yasak, tabiatın israftan korunması mes'elesinde İslâm'ın sunduğu en vurucu, en ikna edici örnektir. Çünkü abdest sırasında su israfının mekruh kılınması, suyun az olması, çölde veya yolda bulunulması gibi yasağı "makul kılıcı" bir şarta bağlanmamıştır. Suyun çok bol bulunduğu hallerde de israf mekruhtur.
Resûlullah Efendimiz(s.a.v) bir gün Ashaptan Sa`d bin Ebî Vakkas`ı suyu bol bol dökünerek abdest alır halde görmüş ve ona hitaben: “Bu israf nedir ki?” demiştir. Sa`d de bunun üzerine hayret dolu bir sesle: “Abdestte israf olur mu ya Resûlâllah?” diye sormuştur. Bunun üzerine Efendimiz(s.a.v) Sa`d`e şu cevabı vermiştir: “Evet, akan bir nehrin kenarında bile abdest alsan, suyu fazla harcadın mı, israf olur." (Kütüb-ü Sitte, c.10, H.N.3645)

ü  Abdest alırken malayani konuşmak, abdestten hâsıl olan sevabı azaltır.
Bundan dolayı da Zaruret olmadıkça abdest alırken konuşmamak gerekir. Çünkü dünyevî lâkırdı, insanı abdest dualarını okumaktan alıkoyar.
Zira Abdest alırken gerçekleşen dış temizliğin, iç temizliği ile birlikte gelişmesi için şunlar tavsiye edilmiştir: Eller yıkanırken kalbin de aşırı dünya sevgisinden yıkanması gerekir. Ağıza su alınırken, onunla boş şeyleri anmamaya azmetmelidir. Yüz yıkandığı zaman, yüzü Hak'tan başka şeylere çevirmemeye söz vermelidir. Ayağı yıkarken, Hak yolda bulunma gayreti pekiştirilmelidir. (İbn Arabî, Tedbîrât-ı İlâhiyye Tercüme ve Şerhi, syf.431)

ü  Abdest almaya kalben olduğu gibi dil ile de niyet etmek ve bu niyeti abdestin evvelinden nihayetine kadar unutmayıp kalb de tutmak.
Niyet, bir şey yaparken onu kastetmektir. Abdest almak isteyen kimse, küçük hadesin kaldırılmasına niyet edecektir. Niyet, yüzün ilk cüzünü yı­kamakla beraber olacaktır. Niyetin yeri, dil değil kalptir. Hükmü ise va­cip olmasıdır. Niyetin dil ile telafûz edilmesi ise sünnettir.
Bir hadislerinde Efendimiz(s.a.v) şöyle buyurmuştur: "Ameller niyetlere göredir. Herkesin niyet ettiği ne ise eline geçecek olan odur."  (Buhârî, Bedü’l-Vahy 1; Müslim, İmare 155)

ü  Abdest almaya Besmele ile başlamak, her uzvu yıkarken ayrı besmele çekmek ve seleften nakledilen abdest dualarını okumak sünnettir.
Eğer abdest duaları bilinmiyorsa, o zaman Peygamber Efendimize(s.a.v) salât ü selâm getirilebir.
Bir hadislerinde Resulullah(s.a.v) buyurdular ki: "Abdesti olmayanın namazı da yoktur. Üzerine besmele çekmeyenin abdesti yoktur." (Ebu Davud, Taharet 48)

ü  Abdestten artan suyu ayakta içmek.
Ayaktayken su içmek her halükarda memnudur. Zemzem ve abdestin artan suyu müstehab ve mahzı şifa oldukları için ayakta içilebilir.
Peygamber efendimiz(s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Abdestin artan suyunda yetmiş hastalığa şifa vardır, bunların en küçüğü Astımdır.” (Ramuz el-Hadis, Nu:215/18)

ü  Abdest alırken kimseden yardım istememek.
Yani abdest ibadetini, kimsenin yardımı olmaksızın bizzat kendi yapmaya çalışmak. Hastalık gibi başkasının yardımını zarurî kılan özür hâli bundan müstesnadır.

ü  Abdestin sonunda kıbleye karşı ayakta olarak şehadet getirmek.
Bununla birlikte "Allahümme`c`alnî minettevvâbîne ve`c`alnî mine`l-mütetahhirîn" yani: “Allah`ım, beni, tevbe eden ve günahlarından temizlenen kullarından eyle. . .” gibi dualar ile dua etmek. (İslam Fıkhı Ansiklopedisi, A, 275)

ü  Abdestten sonra, vakit müsaitse veya kerâhet vakti değilse, iki rek`at nafile namaz kılmak da âdabtandır. 
Bir hadislerinde Efendimiz(s.a.v) şöyle buyurmuştur: "Kim şu abdestim gibi abdest alır, arkasından iki rek'at namaz kılar ve namazda kendi kendine(dünyevi bir şey) konuşmazsa geçmiş günahları affedilir." (Ebu Dâvud, Tahâret 50)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder