24 Mart 2011 Perşembe

Komşu Adabı


Komşu Adabı

ü  Komşu; ev, işyeri, arazi, köy, şehir ve ülke bakımından birbirine yakın olan kişilerin ve ailelerin her birine verilen addır.
İnsan sosyal bir varlıktır. Sosyal hayatta aileden sonra en yakınımızda komşularımız vardır. Başımıza gelen müsbet ya da menfi her olayda komşularla iyi ilişkiler kurmak zorunluluğu söz konusudur.
Komşu kavramı hakkında İslam âlimleri farklı yorumlar yapmışlardır. Mesela, Hz.Ali(r.a) çevrede “sesimizi işiten herkesin” komşu olduğu görüşündedir. Hz.Aişe(r.a) ise her taraftan kırk evin komşu olduğunu ve bunların komşuluk hakkına sahip bulunduklarını bildirmiştir.
Ayrıca, komşu tabiri, hiçbir ayırım yapılmadan, Müslüman kâfir, âbid fâsık, dost düşman, yerli yabancı, iyi kötü, yakın uzak bütün komşuları içine alır. (Miras, Kamil, Tecrid-i Sarih Tercümesi, İst., 1982, XII, 130)

ü  Komşu üç  çeşittir. Her birine, hâline göre hakkının ödenmesi gerekir.
Bazen iki veya daha fazla sıfatın teâruz ettiği, bunlardan birinin üstün veya her ikisinin de müsâvi olduğu durumlar da olabilmektedir.
Bu hususu Taberânî'nin Hz.Câbir'den kaydettiği şu merfu  rivayet te'yid eder: “Komşu üç  çeşittir: Bir komşu vardır, onun, üzerinizde tek hakkı vardır. Bu, müşrik komşudur. Bunun sadece komşuluk hakkı vardır. Komşu vardır, üzerinizde iki hakkı vardır. Bu müslüman olan komşudur. Bunun hem komşuluk, hem de müslümanlık hakkı vardır. Diğer bir komşunun üzerinizde üç hakkı vardır. Bu, akraba olan komşudur. Bunun hem komşuluk hem müslümanlık, hem de akrabalık hakkı vardır.” (Kütüb-ü Sitte, 3415)

ü  İslamiyet komşu hakkına, komşularla iyi geçinmeye çok büyük önem vermiştir.
Kur’an-ı Kerim’de, Allah’a imanı emreden ve şirki yasaklayan ifadelerin hemen arkasından anne babaya iyi davranmak ve komşuya iyilik yapmak emredilmektedir.
Nitekim Nisa suresinde Yüce Allah, “Yalnız Allah’a ibadet edip O’na hiçbir şeyi ortak koşmayın. Anneye, babaya, akrabalara, yetimlere, fakirlere, yakın komşulara, uzak komşulara, yol arkadaşlarına, garip ve yolculara, ellerinizin altındakilere (köle, cariye, hizmetçi ve işçilere) de güzel muamele edin. Allah, kendini beğenen ve övünüp duranları sevmez.” buyurur. (Nisa, 4/36)
Hz.İbni Ömer'in(r.a) rivayetine göre, Peygamber Efendimiz(s.a.v) komşu hakkının ehemmiyeti hakkında şöyle buyurmuştur: "Cebrail(a.s) bana komşuyu tavsiyede o kadar ileri gitti ki, yakında onu (komşuyu) komşusuna varis yapacak zannettim." (Buhârî, Edeb 28; Müslim, Birr ve Sıla 140)
Başka hadislerinde ise Efendimiz(s.a.v) şöyle buyurmuştur:
“Allah'a ve âhiret gününe iman eden komşusuna iyilik etsin." (Buhârî, Edeb 31)
"Allah katında dostların en iyisi arkadaşına, komşuların en iyisi de komşusuna en iyi davrananıdır." (Buhârî, İman 31; Tirmizî, Birr 28)
           
ü  İslam dininde her şeyin bir adabı olduğu gibi, komşu ilişkilerinin de bir adabı vardır.
Hz.Peygamber(s.a.v) komşusunun, kendisinde ne gibi hakları bulunduğunu soran bir sahabiye şöyle cevap vermiştir: “Hastalanırsa ziyaretine gidersin, vefat ederse cenazesini kaldırırsın. Senden borç isterse borç verirsin. Darda kalırsa yardım edersin. Başına bir felâket gelirse teselli edersin. Evinin damını onunkinden yüksek tutma ki, onun rüzgârını kesmeyesin. Ya senin ne pişirdiğini bilmesin ya da pişirdiğinden ona da ver.” (Y.Kandehlevi, Hayâtü's-Sahâbe, III, 1068)

ü  Komşularımızla karşılaştığımız zaman içten ve samimi olarak selamlaşmak, fazla uzatmadan hâl hatır sormak, güler yüzlü, tatlı dilli olmak gerekir.
Üzüntü ve sevinçli anlarında komşularımızla birlikte olmak, komşuluk haklarındandır. Zira Üzüntüler paylaşıldıkça azalır, sevinçler paylaşıldıkça çoğalır. Dolayısıyla komşularımızın kederlerini ve sevinçlerini paylaşmalıyız.
Komşuların; sevinç ve kederde ortak olmaları bir mutluluk vesilesidir. Böylece aramızda Muhabbet, birlik ve beraberliğin artmasına vesile olur.
Peygamber Efendimiz(s.a.v), Mü’minin, mü’min kardeşine tebessümü, güler yüzlü davranışı, sadaka vermek hükmünde olduğunu buyurmuştur. (Tirmizi)
Başka bir hadis-i şerifte ise şöyle buyurulmuştur: "Şüphe yok ki, Allah yumuşak huylu, açık yüzlü kimseyi sever"

ü  Hastalık gibi musibetler, her insanın başına gelebilecek hadiselerdendir. Komşunun kendisi veya ailesinden birisi hastalandığı zaman ziyaret edilmesi, Efendimizin(s.a.v) teşvik ettiği amellerden birisidir.
Hatta bu ziyareti, müminin mümin üzerindeki beş hakkından bir hak olarak saymıştır. Dolayısıyla Müslümanlar, hasta olan dostlarını ve komşularını uygun zamanlarda yanlarına giderek ziyaret ederler ve onlara şifa dileklerinde bulunur ve dua ederler. Bu da Müslümanlar arasında sevgi ve dayanışmanın artmasına vesile olur.
Dinimiz hasta ziyareti konusunda Müslim, gayrimüslim ayırımı yapmaz. Hasta kim olursa olsun ziyaret etmeyi emreder.
Hz.Peygamber(s.a.v) bir hadislerinde: “Ashabım! Hastaları ziyaret ediniz, açları doyurunuz, esaretinizdeki köleleri salıveriniz.” buyurmuştur. (Buhârî, Merdâ 4)
Hz.Sevban radıyallahu anh anlatıyor: Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Hasta ziyaretinde bulunan kimse, ziyaretten dönünceye kadar cennet meyveleri arasındadır." (Müslim, Birr 40)

ü  Komşularımıza, Ölüm ve benzeri bir musibet anında taziyede bulunmak ve onları teselli etmek, sabır dileyerek üzüntülerini paylaşmak gerekir.
Peygamberimiz(s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Musibete uğrayan kardeşini ziyaret edip taziye eden kimseye Allah, kıyamet gününde ikram elbisesini giydirir.” (İbn Mâce, Cenâiz 56)
İbnu Mes'ud radıyallahu anh anlatıyor: Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Kim bir belaya maruz olana taziyede bulunursa, ona öbürünün sevabının bir misli verilir." (Tirmizi, Cenaiz 71)

ü  Yeni bir ev alırken veya kiralık bir eve taşınılacaksa, mümkün mertebe kimlerle komşu olunacağını araştırmak gerekir. Zira Salih bir komşu ganimettir. Onun feyzinden yakın çevresi de istifade eder.
Kötü komşunun, nasıl çevresindeki insanlara zararı dokunuyorsa aksine iyi komşunun da dünya ve âhirette yakınlarına iyilik ve yardımı dokunacaktır.  
Peygamber Efendimiz(s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Ev almadan önce iyi komşu bulun, yola çıkmadan önce dürüst bir yol arkadaşı bulun.” (Şir’a)
Başka bir hadislerinde ise efendimiz(s.a.v) şöyle buyurmuştur: Muhakkak ki Hazret-i Allah, salih (iyi) bir Müslüman sebebi ile yüz komşusundan belayı kaldırır.” (el-Askalâni, Selâmet Yolları, III, 298)

ü  Mü’minin şe’ni Kerim olmaktır(ikram edici). Zira Senin ikramınla sana musahhar olur.
Ebû Hüreyre(radıyallahu anh) anlatıyor: Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Kim Allah'a ve âhirete inanıyorsa misafirine ikrâm etsin. Kim Allah'a ve âhirete inanıyorsa komşusuna ihsanda (iyilikte) bulunsun. Kim Allah'a ve âhirete inanıyorsa, ya hayır söylesin veya sükût etsin." (Buhârî, Edeb 31,85; Müslim, İmân 74; Ebû Dâvud, Edeb 132)
Amr b. Şuayb, Resûlullah'ın(s.a.v) şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: "Eğer bir meyve satın alırsan, sokakta gördüğün çocuğa ondan hediye olarak ver. Şayet bunu yapmazsan gizlice onu eve götür. Çocuğun onu eline alarak komşu çocuğunu öfkelendirmek için dışarı çıkmasın!" (Taberâni 474)
Ebu Zerr radıyallahu anh anlatıyor: Resulullah(aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Ey Ebu Zerr! Maruf'dan(iyilik) hiç bir şeyi hakir görme, hatta bir kardeşini güler bir yüzle karşılaman bile (basit bir şey değildir). Et satın aldığın veya bir tencere kaynattığın zaman suyunu artır, ondan komşuna bir avuç kadarda olsa ver.'' (Tirmizi, Et'ime 30)

ü  Fakir ve muhtaç komşuların yardımına koşmak, gerekirse onlara maddi yardımda bulunmak, ödünç para vermek, çalışabilecek durumda olanlara, geçimlerini sağlayacak bir iş sağlamak, Müslümanın Müslüman üzerindeki görevlerindendir.
Kimsesiz ve yaşlı komşularımızın, işlerini takip etmek, yapmak veya yaptırma da çok güzel bir davranıştır.
Hangi fert olursa olsun, kendinden bir derece fakiri bulabilir ve onlara karşı yardım elini uzatabilir. Çünkü Cenab-ı Hak: "Bütün müminler kardeştir." diye emrediyor. (Hucurat, 49/10)
Bu meyanda Atalarımız “Komşu komşunun külüne muhtaçtır” demişlerdir. Komşumuz bir haceti olduğunda veya maddi bir sıkıntıya düşüp borç istediğinde, imkânlarımız nisbetinde o ihtiyacını karşılamalıyız.
İsteklerini yerine getirmemiz mümkün değilse münasip bir dille izah etmeli, yardımcı olamadığımız için üzüntümüzü belirtmeliyiz.
Yüce Peygamberimiz ki: "Sizden biri kendisi için sevip istediği bir şeyi din kardeşi ve komşusu için de istemedikçe kâmil mü’min olamaz" buyuruyor. Demek ki yoksul müslümanlara yardım din kardeşliğinin bir gereğidir. (Tirmizi, Zühd 2)
Başka bir hadislerinde ise Peygamberimiz(s.a.v) şöyle buyurmuşlardır: "Komşusu aç iken tok olarak yatan kimse bizden değildir." (Müslim, İman 74)

ü  Komşuda olup bitenleri araştırmamak, ayıp ve kusurlarını ortaya çıkarmaya çalışmamak, bize karşı hatalı söz ve davranışlarda bulunmuşlarsa, onları anlayışla karşılayıp bağışlamak,  kendilerine dünya ve âhiret işlerinde yol gösterici olmak da komşuluk görevleri arasındadır.
Nitekim Kur'an-ı Kerim'de, birbirinin kusurunu araştırmak ve başkasının gizli kalmış yanlarını ortaya çıkarmaya çalışmak yasaklanmıştır.
Mealen Cenab-ı hak şöyle buyurmuştur: “Ey iman edenler! Zannın birçoğundan sakının. Çünkü zannın bir kısmı günahtır. Birbirinizin kusurlarını ve mahremiyetlerini araştırmayın. Birbirinizin gıybetini yapmayın. Herhangi biriniz ölü kardeşinin etini yemekten hoşlanır mı? İşte bundan tiksindiniz! Allah’a karşı gelmekten sakının. Şüphesiz Allah tövbeyi çok kabul edendir, çok merhamet edendir.” (Hucurat, 49/12)

ü  Komşuya en ufak bir eziyet ve sıkıntı vermekten çekinilmelidir.
Gürültü yapmak, olur olmaz vakitlerde, halı, yolluk vs. çırpmak, komşuyu incitici söz söylemek, komşunun yardımına koşmamak gibi hâllerden şiddetle sakınılmalıdır.
Nitekim iyi insan olmanın şartlarından birisi de komşuya eziyet etmemektir. İyi insan olmanın bir ölçüsü de komşusunun o kimseden razı olması ve onu övmesidir.
Komşuyla iyi geçinmek, onlara maddi veya manevi hiçbir şekilde kötülük yapmamak, zarar vermemek gerekir. Maddi kötülük, komşunun evine, bahçesine, malına, mülküne tecavüz etmek; onları bozmak, yıkmak, kirletmek, zorla ele geçirmek, kendisini dövmek ve hırpalamaktır. Manevi kötülük, ırz ve namusuna tecavüz etmek, aile sırlarını çevreye yaymaktır.
Hz.Peygamber(s.a.v); “Allah’a ve ahiret gününe iman eden komşusuna eziyet etmesin.” buyurarak, Müslümanlara komşu hakkının önemini belirtmiştir. (Müslim, İman 73,75)
Başka bir hadislerinde ise Allah Resulü(s.a.v); “Komşusu, kötülüklerinden emin olamayan kişi, iman etmiş olmaz.” buyurmaktadır. (Buhârî, Edeb 29; Müslim, İman 73)
Hz.Enes(r.a) rivayetine göre Efendimiz(s.a.v) şöyle buyurmuşlardır: "Komşusuna eza eden, bana eza etmiş ve bana eza eden de Allah'a eza etmiş olur. Kim komşusu ile kavga ederse, benimle kavga etmiş olur. Benimle kavga eden de Allah'la kavga etmiş olur." (Ebû Dâvud, Akdiye 31; Tirmizî, Birr 27)

ü  Komşularımızın, helal dairesindeki düğün, sünnet ve mevlit gibi münasebetlerle yaptığı davetlerini geri çevirmemeliyiz. Meşru bir engelimiz yoksa davete mutlaka icabet etmeliyiz.
Davete icabet etmek sünnet olmakla birlikte, bir hadiste Müslümanın Müslüman üzerindeki haklarından biri olarak zikredilmektedir.
A'rac, Ebu Hureyre radıyallahu anh'tan naklen anlatıyor: Resulullah aleyhissalatu vesselam diyordu ki: "En şerli yemek, sadece zenginlerin çağrılıp, fakirlerin çağrılmadığı yemektir. Kim de davete icabet etmez, yemeğe gelmezse, Allah ve Resulune asi olmuştur." (Buhari, Nikâh 72)

ü  Komşularımızın sahip olduğu dünyevi hüsün ve kuvvet ve mertebe ve servet gibi şeylerin fani ve muvakkat olduğunu düşünerek haset ve kıskançlık hastalıklarına bulaşmamaya, uzak durmaya çalışmalıdır.
Nitekim Resulullah(s.a.v); “Birbirinize haset etmeyin, birbirinize buğz etmeyin ve birbirinizle alakayı kesmeyin. Ey Allah’ın kulları, kardeş olunuz!” buyurmak suretiyle bizleri haset etmekten sakındırmaktadır. (Buhârî, Edeb 57,58; Müslim, Birr 24,28,30,32)

ü  Bir Müslümanın, diğer Müslüman kardeşiyle veya komşusuyla, aradaki sebep ne olursa olsun üç günden fazla küs, dargın durması helal değildir.
Nitekim Resulullah(s.a.v), “Bir Müslümana, kardeşine üç günden fazla küsmesi helal değildir.” buyurmaktadır. (Buhârî, Edeb 62, İsti'zan 9; Müslim, Birr 25)

ü  Komşularımız hakkında, Sui zan da(kötü zan) bulunmak, manevi hastalıklardan sayılmıştır.
Sui zan, insanlar arasında düşmanlığın yaygınlaşmasına sebep olarak toplum fertleri arasında yardımlaşma ve dayanışma ruhunu ortadan kaldırır.
Bundan dolayı Yüce Allah, müminlere hüsnü zan(iyi düşünce) beslemeyi emretmiş ve sui zandan sakınmayı istemiştir. Çünkü hüsnü zan, insanlar arasında sevgi ve hoşgörünün yaygınlaşmasına ve bu vesileyle toplumda sosyal barışın sağlanmasına sebep olmaktadır.
Zaten insanî ilişkilerde esas olan hüsnü zandır. Kötülük yaptığı çok açık deliller ile belli olunca da o hususta hüküm ne ise ona göre hareket etmelidir.
Allah Resûlü(s.a.v); “Zandan kaçının. Çünkü zan, sözlerin en yalanıdır. Tecessüste bulunmayın, birbirinizin içyüzünü araştırmayın, birbirinizin sözlerine kulak kabartmayın, birbirinizle rekabete girişmeyin, birbirinizi çekememezlik etmeyin, birbirinize karşı buğz etmeyin ve sırtınızı dönmeyin; ey Allah’ın kulları kardeşler olunuz.” buyurmuştur. (Buhârî, Edeb 57,58; Müslim, Birr 24,28,30,32)


ü  Komşulara yapacağımız herhangi bir yardım veya ikramda tercih söz konusu ise, hak evimize en yakın komşunundur.
Hz.Aişe(r.anha) şöyle buyuruyor: Bir gün “Ey Allah’ın Resulü iki komşum var, hangisine öncelikle hediyede bulunayım?” dedim. Resulullah(s.a.v); “Sana kapı itibarıyla yakın olana ver.” cevabını verdi. (Buhari, Edeb 32, Şüf'a 3, Hibe 16; Ebu Davud, Edeb 132)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder