24 Mart 2011 Perşembe

Bedeni Temizlik Adabı

 
Bedeni Temizlik Adabı
Fıtrat beştir: Sünnet olmak, etek traşı olmak, bıyığı kesmek, tırnakları kesmek, koltuk altını yolmak.  (Tirmizî, Edeb 14)
ü  Bu kâinat ve bu Küre-i Arz, dâim işler bir büyük fabrika ve her vakit dolar boşalır bir han, bir misafirhânedir.
Hâlbuki böyle işlek fabrikalar, hanlar ve misafirhâneler; müzahrefatla, enkazlarla, süprüntülerle çok kirleniyorlar, bulaşık oluyorlar ve ufûnetli maddeler her tarafında terâküm ediyorlar.
Eğer pek çok dikkatle bakılmazsa ve tanzif edilmezse ve süpürülüp temizlenmezse içinde durulmaz, insan onda boğulur.
Aynen bunun gibi, İnsan küçük bir âlem olması hasebiyle; Bir insan, bir ayda yıkanmazsa ve küçük odasını süpürmezse çok kirlenir, pislenir. (Lem’alar, 30.Lem’a, 1.Nükte)
Bu meyanda olarak Temizlik, gerek maddî gerek manevî olsun bir müslümanın mutlaka riayet etmesi gereken bir husustur.
Hz.Peygamber(aleyhissalâtu vesselâm) "Temizlik imanın yarısıdır", "Namazın anahtarı temizliktir" gibi beyanlarıyla temizliksiz dînî hayatın, dindârlığın mümkün olamayacağını mü'minlerin vicdanına yerleştirmeye çalışmıştır. (Müslim, Taharet 1)
Şu halde kişi müslüman olabilmek, Allah'a layık olabilmek için pek çok yönlerden, maddeten ve mânen temiz olmak zorundadır.
Nitekim bir ayet-i kerimede Allah Teâla şöyle buyurmaktadır: "Orada (Mescid-i Kuba'da) günahlardan ve pisliklerden temizlenmeyi seven adamlar vardır. Allah da böyle çok temizlenenleri sever." (Tevbe, 9/108)
Hz.Âişe(r.a) anlatıyor: Resülullah(a.s.v) buyurdular ki: "On şey fıtrattandır: Bıyığın kesilmesi, sakalın uzatılması, misvak, istinşak(burna su çekmek), mazmaza(ağza su çekmek), tırnakları kesmek, parmak mafsallarını yıkama, koltuk altını yolmak, etek traşı olmak, intikâsu'l-mâ yani istinca yapmak." (Ebu Dâvud, Tahâret 29)
Koltuk Altı ve Etek Temizliği:
ü  Etek ve kasık arası tüylerinin temizliği, göbek altından başlayıp avret mahallindeki kılların alınmasıyla gerçekleşir.
Bu temizlikte dübürün yani dışkı yerinin etrafındaki kıllar dâhil değildir. Demek ki, dübürün etrafını tıraş etmemekten dolayı herhangi bir günah söz konusu olmadığı gibi, dübürün etrafındaki kılları almanın da bir günahı yoktur. (Nevevî, el-Mecmu, I/289)

ü  İslamî Kaynaklara göre, bu temizleme işi, kişilerin kolayına geldiği şekilde; kılları yolarak, Kils taşı, kılları söken bir ilaçla veya tıraş ederek yapılabilir.
Koltuk altlarını yolmak sünnet olmakla beraber tıraş etmekte de bir sakınca yoktur. Tıraş edilen, yolunan ve kesilen kılları gömmek mendup, helâ ve hamama atmak mekruhtur. (Kurtubî, el-Camiulî-Ahkâmi'l-Kurîm, c.II, syf.105)

ü  Kasıklar, en geç kırk gün içerisinde mutlaka tıraş edilmesi gerekir. Bunları kırk günden fazla yerine getirmemek bütün mezheplere göre mekruhtur. Hanefilere göre bu tahrimen mekruhtur. (Cezerî, el-Fıkhu ala’l-Mezahibi’l-arbaa, 2/44-46)
Hz.Enes(r.a) anlatıyor: “Resülullah(aleyhissalatu vesselâm), bize bıyığın makaslanıp, tırnağın kesilmesini, koltuk altının yolunup, eteğin traş edilmesini kırk gün aşmayacak şekilde vakitledi.(Müslim, Taharet 51)

ü  Bedeni temizliğin koltuk altı ve etek temizliği kısmı, bütün peygamberlerin şeriatlarında var olagelen bir temizliktir.
Bu temizliğin cünüp iken yapılması mekruhtur. Uygun olanı, kişiye gusül farz olmadan bu temizliklerin yapılmasıdır. Bedenden ayrılan her parça temizken ayrılmalıdır.
Bediüzzaman Hazretleri bu konuda şunları söylemiştir: “Arkadaş! Zahire nazaran haşirde ecza-i asliye ile ecza-i zaide birlikte iade edilir. Evet, cünüp iken tırnakların, saçların kesilmesi mekruh ve bedenden ayrılan her bir cüz’ün bir yere gömülmesi sünnet olduğuna işarettir.” (İşaret-ül İ’caz, Delail-i Haşir, syf.57)

Tırnak Temizliği:
ü  Tırnağı uzun olanın rızkı meşakkat ve sıkıntı ile hâsıl olur.
Efdal olan, tırnakların haftada bir kesilmesidir. On beş güne kadar bırakmasında da bir mahzur yoktur. Kırk günü aşması ise, harama yakın(tahrîmen) mekruhtur. (el-Hindî, Kenzu'I-ummâl, c.VI, 656-659)

ü  Tırnak kesmenin belirli bir günü ve zamanı yoktur. Gerektiği her an kesilebilir. Tırnak kesiminin Cuma günü namazdan evvel yapılması efdaldir, sünnettir.
Hz.Aişe(r.a) validemizden nakledildiğine göre, Resûllullah Efendimiz(s.a.v): "Kim cuma günü tırnaklarını keserse, Allah onu öbür cumaya kadar ve üç gün daha fazla belâlardan korur." buyurmuşlardır. (el-Hindî, Kenzu'I-ummâl, c.VI, 656-659)

ü  Kesilen tırnaklar gelişi güzel bir şekilde ortalıkta bırakılmamalı, uygun bir şekilde ortadan kaldırılmalı, toprağa gömülmelidir.
Nitekim Peygamber Efendimiz(s.a.v) şöyle buyurmuştur: "Tırnakları kesiniz ve onları gömünüz.” (Ramuz el-Ehadis, 549/17)

ü  Tırnağın belli bir sıraya göre kesilmesine dair bir rivayet olmamakla birlikte, şu sıranın takip edilmesi müstehap görülmüştür. Buna göre önce el, sonra ayak tırnakları kesilir.
Evvela sağ elin şahadet parmağından başlayarak, sonra orta parmaktan küçük parmağa kadar sıralı kesilir. Sonra başparmak kesilir. Daha sonra sol elin küçük parmağından başlayarak sırayla başparmağa gelinir.
Ayak tırnaklarını keserken; sağ ayak serçe parmağından başlayıp başparmakla bitirmek; sol ayak başparmağından başlayıp serçe parmağa kadar sırayla kesilir. (Nevevi, Riyaz-üs Salihin, c.5, 1208)

Ağız ve Diş Temizliği 
ü  Beden temizliği ile ilgili olmak üzere de, fıtrattan gelen ve geçmiş peygamberlerin de uyguladığı bazı temizlik noktalarına dikkat çekilmiştir. Sabık peygamberlerin dört sünneti arasında ağız ve diş temizliğine de yer verilir.
Peygamber efendimiz(s.a.v) şöyle buyurdular: "Dört şey geçmiş peygamberlerin sünnetlerindendir; Hayâ duygusu, kokulanmak, diş temizliği ve nikâh" (Tirmizî, Nikâh 1)
İbrahim İbni Hassan(r.a) Peygamberimizin(a.s.v) şöyle dediğini nakleder: “Ağızlarınızı temizleyin. Zira ağız içi Kiramen Kâtibin meleklerinin meskenidir. Dilinizi kalem, tükürüğünüzü mürekkep edinirler. Onlar için ağızdaki yemek artıklarından daha kötü bir şey yoktur.”  (Ramuz el-Ehadis, 84/14)
Efendimiz(s.a.v) başka bir hadislerinde ise şöyle buyurmuştur: “Ağzınızı yemek artıklarından temizleyiniz, misvaklayınız. Benim yanıma dişi sarı ve ağzı kokar halde gelmeyiniz.” (Ramuz el – Ehadis, 335/4)
ü  Sünnete göre, dişleri temizlemenin en pratik ve en müessir vâsıtası misvaktır.
Sünnete uygun olan misvâk, erâk ağacından yapılan çubuklardan ibârettir; ince lifleri, kendine has kokusu vardır.
Kullanılacak çubuğun müstehab şekli şöyledir: Kullanan kişinin serçe parmağı kalınlığında, karışı uzunluğunda ve kuru olmalıdır. Ucu suda ıslatılınca yumuşar.
Su değmeden dişlere vurulur, sürtme işi yukarıdan aşağı değil enlemesine yapılır. Sadece dişlere değil, diş etlerine, dile ve hatta damağa da misvak yapılır, üç su verilir.
Hadîsler, misvaklarken, çubuğun sertçe kullanılmasını tavsiye eder. Müstehab olan her abdest alışta, yatarken, yataktan kalkınca kullanılmasıdır. Misvaktan gâye sadece dişlerdeki kırıntıların, artıkların temizliği değildir.
Zira şu hadiste bu genel amaca işaret edilir: “Misvak kullanınız! Zira misvak ağzı ve dişleri temizler. Cenâb-ı Hakk’ı râzı eder. Cebrâil(a.s) her gelişinde bana misvak kullanmayı tavsiye etti... O kadar ki, bana ve ümmetime farz kılınacak diye korktum...” (İbn Mâce, Sünen, Tahâret 289)
İbni Abbasdan(r.a) nakledilen bir hadiste Peygamber(a.s.v) şöyle buyurmuştur: “Misvakta on haslet vardır: Ağzı temizler, Diş etlerini güçlendirir, Gözü cilalar, Balgamı giderir, Dişin çürümesini önler, Sünnete uygun olur, Melekleri sevindirir, Allah’ın rızasını kazandırır, Hasenatı artırır, Mideye sıhhat verir.” (Ramuz el-Ehadis, 325/1)

Burun Temizliği
ü  Hava ciğerlere giderken burun tarafından süzülmekte ve böylece sık sık kirlenmektedir. Bu yüzden çok sık temizlenmelidir.
Ebu Hureyreden(r.a) nakledilen bir hadisi şerifte Hz.Peygamberin(s.a.v) şöyle buyurduğu rivayet edilmektedir: “Herhangi biriniz abdest alacağı zaman burnuna su alsın ondan sonra sümkürsün.” (Müslim, Tahâret 20)
Ebu Hüreyre(r.a) anlatıyor: Resulullah(a.s.v) buyurdular ki: “Biriniz uykudan uyandığı zaman üç kere sümkürsün. Zirâ şeytan, burnunun içinde geceler.” (Müslim, Tahâret 23)

ü  Burun kıllarını çekmek mekruhtur. Eğer fazla uzadıysa, makasla keserek kısaltmak sünnettir. (Cezerî, el-Fıkhu ala’l-Mezahibi’l-arbaa, 2/44)

El ve Ayak Temizliği
ü  Eller, insanın dış dünya ile temasını sağlayan organdır. Bir de elin yiyip içtiğimiz, ağzımıza burnumuza, kulağımıza soktuğumuz organ olduğunu düşünürsek el yıkamanın ne kadar önemli olduğu ortadadır.
Efendimiz(s.a.v) el yıkama konusunda çok hassas davranmış, bir şey yiyeceği zaman önce ellerini yıkamış, bir şey yedikten sonra yine ellerini yıkamış, yatmış kalkmış, ellerini yıkamış ve yıkamayı tavsiye etmiştir. 
     Peygamber Efendimiz(s.a.v) bu konuda şöyle buyurmuştur:
      “Yemeklerden önce ve sonra ellerinizi yıkayınız. Zira bu yemeği bereketlendirir.” (Tirmizi, Et’ime 39)
     “Evinin hayrını arttırmak isteyen, yemeklerden önce ve sonra ellerini ağzını yıkasın.” (Ramuz el-Ehadis, 396/9)
      “Şeytan çok hassastır. Kendinizi ondan sakındırın. Kim elinde et kokusu olduğu halde geceler, sonra da kendisine bir fenalık(hastalık) ulaşırsa o kimse kendinden başkasını suçlamasın.” (Tirmizi, Et’ime 48)
  “Yataktan kalkınca ellerinizi yıkayın. Çünkü ellerinizin gece nerelere dokunduğunu bilemezsiniz.” (Buhari, Vüdu 26)
    
Saç, Sakal ve Bıyık Temizliği
ü  Dinimizde, her hususta olduğu gibi, saç ve sakalda da temizlik ve manzara güzelliği mahbûb ve makbûldür.
Hz.Ebû Hüreyre(r.a) anlatıyor: Resûlullah(a.s.v): "Kimin saçı varsa, ona ikram etsin!" buyurdu. (Ebû Dâvud, Tereccül 3)
Saça ikram onu yıkayarak temiz tutmak, yağlamak, taramak suretiyle bakımlı kılmak, gelişi güzel, dağılmış ve düzensiz halde bırakmamak mânasına gelir.
Peygamber efendimiz(s.a.v) sakalını taradıktan sonra aynaya bakıp, "Ya Rabbi yaratılışımı güzel eylediğin gibi, ahlâkımı da güzelleştir." diye dua ederlerdi. (Şemâl-i Şerif, 62)
Efendimiz(s.a.v) saçını, sakalını tarar, ümmetine de bunu tavsiye ederdi. Saçı sakalı birbirine karışmış olanları ikaz eder, bu durumlarını düzeltmelerini isterdi.
Hz.Câbir(r.a) anlatıyor: Resülullah(a.s.v) bir adam gördü, saçları darmadağınıktı. "Bu adam saçlarını düzeltip tertibe sokacak bir şeyi bulamadı mı?" diye memnuniyetsizlik izhar etti. Derken, o sırada bir diğer adam gördü, bunun da üstü başı kirliydi. Bunun hakkında da: "Şu adam elbisesini yıkayacak bir şey bulamıyor mu?" diye söylendi. (Kütüb-ü Sitte, 2162)

ü  Her gün saç bakımına zaman ayırıp meşgûl olmak mekruh olarak addedilmiştir. Zira bu, bir nevî tereffüh kabûl edilmiştir.
Abdullah İbnu Mugaffel(r.a) anlatıyor: "Resûlullah(a.s.v) saç bakımını gün aşırı yapmayı emredip, fazlasını yasakladı." (Ebû Dâvud, Tereccül 1)

ü  Saç tıraşının yapılacağı zamanı; saçın dağınık, çirkin bir şekil almasına meydan vermeyecek şekilde ayarlanmalıdır.
Ayrıca Saçın bir kısmını kökten tıraş etmek, bir kısmını bırakmak ta mekruhtur. Ehl-i Kitap, saçlarını alınlarına döküyorlardı, müşrikler de ayırıyorlardı. Resülullah(a.s.v) vahiyle emir gelmeyen hususlarda Ehl-i Kitâb'a muvafakatı severdi. Saçını alnı üzerinde o da serbest bıraktı. Sonra ortadan ayırarak sağ ve sola taradı. (Ebû Dâvud, Tereccül 10)

ü  İslam dini, kadın erkek her iki cinsin fıtrattan kaynaklanan kendilerine ait özelliklerini korumalarını, cins belirsizliğine sebep olacak görüntü ve davranışlardan uzak durmalarını emreder.
Uzun saç kadında ziynettir. Yani kadının özelliğindendir. Bundan dolayı kadın saçlarını uzatır, erkek ise kadına bezemeyecek şekilde kısaltır.
Kadının saçlarını uzatması, başörtüsü altında koruyacak kadar olur. Erkeğin saçlarını uzatması ise omuzlarını geçmeyecek şekilde kalır.
Peygamber efendimiz(s.a.v) şöyle buyurmuşlardır: “Kadınlardan erkeklere benzemeye uğraşanlara, erkeklerden de kadınlara benzemeye uğraşanlara Allah rahmetini esirger!” (Buhari, Libâs 61)
Hüreym bin Fâtık rivayet ediyor: Resûlüllah(s.a.v) benim hakkımda: “Hüreym ne iyi bir genç! Keşke saçını kısaltsa, elbisesini de yerde sürüklemekten kurtarsa” buyurdu. Bu tavsiyeden sonra saçımın uzunluğu kulaklarımı geçmedi. Elbisem de topuklarımdan aşağıya inmedi. (Taberani, mu´cemussagîr)

ü  Bıyıkların üstten kısaltılması ve alttan dudakların görünecek şekilde kesilmesi, sünnetin talimi gereğidir.
Bıyıkların kesilmesi(kısaltılması) fıtrattan bir amel olarak tavsif edilmiştir. Buradaki "fıtrat" kelimesini âlimler: "Sünnet, yani uymamız emredilen eski peygamberlerin sünneti" diye açıklamışlardır.
Bıyık bırakmak, fıtratı korumak olduğu için faziletlidir. Nitekim bazı müçtehidlere göre bıyığı tamamen kesmek mekruhtur. Bıyıkla ilgili hadisler bıyığın kısaltılmasıyla ilgilidir.
Peygamber Efendimiz(s.a.v) Tirmizî'nin rivayet ettiği bir hadis-i şerifte: "Bıyığını kısaltmayan, bizden değildir."  buyurmuştur. Bıyıklar üst dudağın kırmızılığı görülecek şekilde kısaltılmalıdır.
Bıyık meselesinde dinî ölçü, kılların üst dudağı kaplamaması, bıyığın herkesin kendi kaşının kılları uzunluğunda olması ve dudak hizasını geçmemesidir. “Bıyıkları kısaltın” hadisine uyan âlimler, bıyıklarını ciltleri görünecek kadar kısaltmışlardır.
Bir hadislerinde Efendimiz(s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Allah, bıyıkları ağzına girmiş bir ağızdan çıkan duayı kabul etmez.” (Tirmizî, Edeb 6)

ü  Sakal bırakmak Peygamberimizin hem fiilî ve hem de kavlî bir sünnetidir. Mü'min bu sünneti işlemekle, âdetini ibadete çevirir ve büyük sevaba kavuşur.
Sevgili Peygamberimiz; “Sakalı bırakın ve bıyıklarınızı kısaltın.” derken “Müşriklere muhalefet edin.” buyurmakla da hikmet cihetini belirtmektedirler. Çünkü müşrikler sakallarını kesip, bıyıklarını alabildiğine uzatırlardı. (Buhari, Libas 64)
İslâm âlimleri sakalı bırakma ölçüsü olarak bir tutamdan fazlasının kesilmesini ifade ederler.
Asrımızın büyük âlimi Bediüzzaman, Bazı âlimler, “Sakalı tıraş etmek caiz değildir.” demişler. Muradları, “Sakalı bıraktıktan sonra tıraş etmek haramdır.” demektir. Yoksa hiç bırakmayan, bir sünneti terk etmiş olur. (Emirdağ Lahikası, s.48-49) demektedir.
Sakal bırakan kimselerin, sünnete göre bakımını yapmaları, sünnete hürmetin ifadesi olur.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder